Son dönemde birçok akademisyen, bilim insanı, tasarımcı ve ekonomistin dikkatini çeken ‘Metaverse’ kavramı ‘meta’ ve ‘universe’ kelimelerinin birleşmesiyle bir nevi ‘evren ötesi’ oluşumu karşılamaktadır. Gerçekliğin şekil değiştirdiği ve yeni deneyimler yaşatmayı hedefleyen Metaverse’de oyunun kurallarının ne olduğu ise belirsizdir. İlk toplu yaşamdan beri insanların huzurlu bir şekilde yaşaması için yine insanlar tarafından getirilen kuralların Metaverse’de de geçerli olup olmadığı önemli bir tartışma konusudur. Bu noktada, hukukun amacı ve yeni teknolojilere adaptasyonuna odaklanmak faydalı olacaktır.
Hukuki bakışa değinmeden önce belirtelim ki Facebook şirketinin ismini ‘Metaverse’ olarak değiştirmesine sebep olacak kadar büyük bir potansiyel taşıyan bu kavram, birçok avantaj barındırmaktadır.Biraz irdeleyecek olursak; bir kişinin ömründe ekonomik, toplumsal veya ahlaki sebeplerden deneyimleyemediği birçok şey hologramlar yoluyla Metaverse gerçekliğinde (?) mümkün olacaktır. Gerçeklik(?) diyoruz çünkü bu evrenin ne kadar gerçek olduğu sübjektif gerçeklik tanımlamasıyla anlaşılabilir. Hologram yoluyla ölen bir yakınımızla iletişim kurmak artık Black Mirror bölümünde ‘vay be, müthiş fikir’ reaksiyonunda daha fazlası olacaktır. Öte yandan bu gelişmelerin bir de hukuki boyutu vardır ki Metaverse’de her işlem yapanın aklında soru işaretlerine neden olur. Mevcut pozisyonda keskin cümleler kurmadan hukuki yorumlama yöntemi ile fikir geliştirelim. Metaverse’de karşılaşılabilecek hukuki sorunlar neler olabilir?
Metaverse’de Marka Hakkı
Marka hakkı kural olarak ilgili ofiste ulusal, bölgesel (örn EU) veya uluslararası (WIPO) tescille elde edilir. Bunun yanında, istisnai olarak tanınmış markaların tescilsiz korumasından da bahsedebiliriz ancak tescilli korumanın daha kuvvetli olduğunun altını çizmeliyiz. Gerçek düzende markalar kullanacakları şekil, logo, ses, kelime vb. işaretler için marka başvurusunda bulunur ve ofis tarafından yeterli düzeyde ayırt edici bulunan markalar tescillenerek birçok ülkede 10 yıl olan koruma süresine sahip olur. Bu süre boyunca marka hakkı sahibi, piyasadaki rakiplerinin markasına benzer markalar ile rekabet etmesini veya piyasaya girmesini engeller. Peki Metaverse’de sistem aynı işler mi?
Bilindiği üzere blokzincir teknolojilerinin ana özelliği olan merkeziyetsizlik marka tescil merciilerine de adapte edilebilir. Böylelikle her ülkede marka tescillerinden sorumlu fikri mülkiyet ofisleri markalara ilişkin verileri bokzincir aracılığıyla depolayabilir. Her yeni marka tescili ise yeni bir blok olarak ülkenin marka blokzincirine eklenebilir.
Metaverse’de gözlenen ise gerçek hayatta belirli bir kitleye ulaşmış markaların sanal mağazalar açması ve markalarını Metaverse’de de kullanmasıdır. Markanın ticari kullanımı kapsamında değerlendirilebileceğini düşündüğümüz bu eylem yine de bir başvuru ve tescil sürecini takip etmelidir çünkü markalar tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi Metaverse’de de yarışacaktır. Eğer bir kişi avatarı için bir gece elbisesini A markasından değil B markasından alıyorsa A ile B markasının Metaverse’de rekabet ettiğini söylemek doğru olur. Bu ihtimalde de haksız rekabet ortamının oluşmaması için tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi marka kullanımı ve marka tecavüzü kavramları adapte edilecektir.
Sanal Gayrimenkul Satın Alma
Metaverse’de gayrimenkul satın alma, tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi cüzdanınızda/dijital cüzdanınızdaki paranızla gayrimenkul sahibi veya sanal emlakçıyla görüşerek yapılabilecek bir işlemdir. Gelelim potansiyel hukuki problemlere; tapu/merkezi kayıt sorunu. Gerçek hayatta alınan bir taşınmazın mülkiyet hakkı tapuya kayıt edilerek devlet güvencesine alınmaktadır. Böylelikle bir taşınmazın kime ait olduğu, taşınmaz üzerindeki ayni haklar, varsa şerh ve beyanlar, el değiştirme tarih ve şekilleri tek bir kayıttan anlaşılabilmektedir. Metaverse’deki bir taşınmazın üzerindeki hakların ise merkeziyetsiz bir biçimde tutulan kayıtlarla güvence altına alınması mümkündür. Gerçek hayatta da birkaç yıl sonra tapu ve noter gibi tasdik ve veri kayıt işlevi gören devlet kurumlarının kaldırılarak merkeziyetsiz ve daha güvenli blokzincir sistemleri üzerinden aynı işlemlerin yürütülmesi mümkün olacaktır.
Yaratılan Tasarım Üzerindeki Haklar
Metaverse evrenindeki her görünüm aynı zamanda birer tasarımdır ve bir tasarımcının elinden çıkar. Bu tasarımların 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (‘SMK’) kapsamında tescilli veya tescilsiz tasarım korumasından yararlanıp yararlanamayacağı irdelenmelidir. SMK m.55 Metaverse’deki tasarımlara uygulanabilir mi?
“Ürün, bilgisayar programları hariç olmak üzere, endüstriyel yolla veya elle üretilen herhangi bir nesnenin yanı sıra birleşik bir ürün veya bu ürünü oluşturan parçaları, ambalaj gibi nesneleri, birden çok nesnenin bir arada algılanan sunumlarını, grafik sembolleri ve tipografik karakterleri ifade eder.”
Kanaatimizce; maddenin sonunda yer alan tanımlama Metaverse’deki sanal tasarımlar için de bir koruma yolu olabilir. Ancak bu tasarımlar hakkında tek opsiyon SMK koruması olmayabilir. Hukuken tasarım, yeni ve ayırt edici endüstriyel ürünü karşıladığından Metaverse görünümlerini kanuni tanımı karşıladığı ölçüde tasarım olarak ele alabiliriz. Ayrıca
Bu görünümlerin Türkiye’de 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (‘FSEK’) kapsamında bir korumaya sahip olup olmadığına da odaklanabiliriz. Görünümlerin FSEK tahtında eser olması için hususiyet taşıması, sayılan eser tiplerinden (ilim-edebiyat, musiki, sinema ve güzel sanat eseri) birine sahil olması ve üçüncü kişiler tarafından algılanabilir bir formda olması gerekir. Söz konusu çizimler tek başına eser sayılabiliyorsa o halde FSEK korumasına başvurulabilecektir.
Peki kümülatif koruma işe yarar mı? Söz konusu tasarımların hem SMK kapsamında tasarım özelliği göstermesi hem de FSEK kapsamında eser niteliğini haiz olması durumunda hem SMK m. 58/3 hem de FSEK m.4’te açıkça düzenlendiği üzere kümülatif bir koruma başlar. Kümülatif koruma herhangi bir şart aramaksızın ve istisna barındırmaksızın hem tasarım hem de eser olarak nitelendirilebilen bir fikri ürünün korunmasını sağlar. Bu durum, sadece tasarım korumasında yenileme suretiyle edinilen en fazla 25 yıl süren koruma yerine tasarımcının yaşam süresine ek olarak 70 yıl koruma süresi kazandırmaktadır. Dolayısıyla tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi söz konusu fikri ürünün niteliğine bağlı olarak fikri mülkiyet hakkı iddia etmek ve bu hakkı konu edinen sözleşmeler düzenlemek mümkün olacaktır.
Sonuç olarak; her ne kadar Metaverse bu yazıda belirtmediğimiz yeni hukuki tartışmalara gebe olsa da başlıca birkaç sorun şimdiden hukukçuları meşgul etmektedir. Belki de yeni düzenlemeler Metaverse’deki hakların kazanımı ve icrasını da barındıracaktır. O zamana kadar Metaverse’de yeni hukuki düzen hakkında fikir yürütmekten fazlasını yapamayacağız.